eserler

Tekfur Sarayı

İlknur Dayoğlu’nun 2023 yılında tamamladığı bu çalışma, İstanbul’un Edirnekapı semtinde yer alan ve Bizans mimarisinin günümüze ulaşan nadir örneklerinden biri olan Tekfur Sarayı’na odaklanır. Sanatçı, bu eserde yalnızca bir yapıyı değil, yüzyıllar boyunca değişen anlamları, sessiz tanıklıkları ve kültürel geçişleri bir arada yansıtmaya çalışır.

İlknur’un bina çizimine duyduğu ilgi bu eserde en belirgin biçimde kendini gösterir. Üç katlı yapının taş ve tuğla işçiliği büyük bir özenle betimlenmiştir. Binanın sade ama görkemli yapısı, Bizans döneminin mimari anlayışını yansıtırken; etrafındaki doğa unsurlarıyla kurduğu uyum, minyatürde tarih ve estetik arasındaki bağı görünür kılar.

Sanatçı bu yapıyı seçerken, Osmanlı’nın bu hazır sarayı saray olarak hiç kullanmamış olmasına özellikle dikkat çekmiş, bu durumu Osmanlı’nın alçakgönüllü yaklaşımının bir yansıması olarak yorumlamıştır. Fetihle birlikte saraya el konulmuş, ama gösterişli Bizans mirası bir taht mekânı olarak değerlendirilmemiştir. Bu tercihin, Osmanlı’nın kendi sadelik anlayışını ve sembolik bağımsızlığını ortaya koyduğu düşüncesi, İlknur’un çizgilerine anlam olarak yansımıştır.

Sarayın tarihine dair birçok detay eserde sembolik olarak yer bulur. Osmanlı döneminde burada seramik atölyesi kurulmuş; üretilen çiniler Topkapı Sarayı gibi önemli mekânlara taşınmıştır. Eserin sağındaki çin deseni buna bir örnektir. Aynı yapının ilerleyen yıllarda darphane, baruthane ve hatta hayvan barınağı olarak kullanılmış olması, sarayın zamanla değişen işlevselliğine dikkat çeker. Bu çok katmanlı tarih, İlknur’un minyatüründe hem yapısal hem de çevresel unsurlar aracılığıyla izleyiciye sunulur.

Efsaneler de bu eserin arka planında yer alır. Rivayete göre, Kaşıkçı Elması, İstanbul’un Fethi sırasında Tekfur Sarayı’nın çöplüğünde bulunmuştur. Bu detay, eserdeki taşlık alanlar ve sarayın arka planına düşen eski şehir izlenimiyle zarif biçimde ima edilir.

Eserin sağ kısmında yer alan desenli alan, zamanın ve mekânın ötesinde bir metafor olarak yorumlanabilir. Sarayın geçmişi ile bugünü arasında kalan bu desen alanı, mimarinin tarihte bıraktığı estetik izleri temsil eder. Sol kısımda ise yerleşim yerleriyle çevrelenmiş doğa, yaşamın sürekliliğini ve şehrin dokusunu anlatır.

İlknur Dayoğlu, bu eserinde tarihi bir yapının izini sürerken, geçmişin sessizliğine zarif bir ses katmıştır. Her detayıyla hem bir hatırlama hem de bir yeniden yorumlama niteliği taşıyan bu minyatür, yalnızca bir binanın değil, kültürler arası bir geçişin ve insanî bir tevazuunun anlatısıdır.

Ready to create something amazing?

Lets Work Together

Get In Touch