Bu eser, İlknur Dayoğlu tarafından 2011 yılında, kendi çocukluk anılarından ilham alınarak yapılmıştır. İstanbul’un eşsiz semtlerinden Kanlıca’da yer alan bu köşk, sanatçının hafızasında iz bırakmış önemli bir yapıdır. Klasik Osmanlı konut mimarisinin özelliklerini taşıyan köşk ve çevresindeki doğal güzellikler, minyatür sanatının zarif anlatımıyla yeniden hayat bulmuştur.
Kırmızı renkli köşk, çiçeklerle bezeli geniş bir bahçenin içinde yer almakta, ortasında nilüfer çiçekleriyle dolu bir havuz ve etrafında meyve ağaçları ve rengârenk bitkiler bulunmaktadır. Bahçedeki bankta oturan genç kız figürü, sanatçının bizzat kendisini tasvir ettiği bir detaydır; çocukluk yıllarının hatırası ve o günlere duyulan özlemin bir sembolüdür.
Bu köşk, Erduran Ailesi’ne aitti ve o dönemde köşkte İrfan Hanım ve Yüzbaşı Kadri Bey oturuyordu. İlknur Dayoğlu, onların torunu Şebnem ile arkadaşlık etmiş ve çocukluk yıllarında bu köşkün büyüleyici atmosferinde vakit geçirmiştir. Bahçesinde heybetli bir çam ağacı bulunurdu; zamanla bu ağacın tepesine yıldırım düşmüş ve üst kısmı koparak anılarında hüzünlü bir iz bırakmıştır.
Köşkün hemen önünde veya arkasında yer alan Mehmet Said Efendi Çeşmesi, yapının tarihi değerini ve çevresiyle kurduğu bağları tamamlayan önemli bir unsurdur. Bu çeşme, köşk ile Kanlıca’nın tarihi dokusunun ayrılmaz bir parçasıdır.
İrfan Hanım ve Yüzbaşı Kadri Bey’in vefatlarından sonra köşk el değiştirmiş, günümüzde ise tamir ve tadilata ihtiyaç duyar hale gelmiştir. Buna rağmen, köşk hâlâ Kanlıca’nın simge yapılarından biri olarak varlığını sürdürmekte, hatta yakın zamanda popüler “Kızıl Goncalar” dizisinin bazı sahnelerine ev sahipliği yapmıştır.
İlknur Dayoğlu’nun bu çalışması, geçmişin güzelliklerine ve kişisel anılara duyulan saygının sanata dönüşmüş halidir. Bu köşk, sadece fiziksel bir yapı değil; zamanın, anıların ve duyguların bir araya geldiği yaşayan bir hafızadır.