Bu eser, 2015 yılında İlknur Dayoğlu tarafından klasik Osmanlı sanat anlayışına duyulan saygı ve ilahi hakikate duyulan bağlılık ile hazırlanmıştır. Form olarak Muradi Divanı’nın Zahriye (Baş) Sayfası düzeni esas alınmış; ancak özgün bir yorumla, orijinal eserdeki padişah methiyesi yerine Kur’an-ı Kerim’den Bakara Suresi’nin son iki ayeti (285–286) yazılmıştır. “Âmenerrasûlü” olarak da bilinen bu ayetler, halk arasında dua niyetiyle sıkça okunur ve İslam inancında imanın özeti, ilahi adaletin teminatı ve rahmetin kapısı olarak kabul edilir.
Bakara Suresi’nin 285 ve 286. ayetleri, iman eden bir kulun Rabbine olan teslimiyetini, peygamberlerin ayrım gözetilmeksizin kabulünü ve Allah’ın kimseye gücünün yettiğinden fazlasını yüklemeyeceği ilahi adaleti vurgular. Bu ayetlerde, hem bireysel sorumluluk hem de Allah’a sığınılması gereken alanlar (unutmak, hata yapmak, taşınamayacak yüklerle imtihan edilmek) dua formunda dile getirilir. Bu yönüyle metin, kulluğun özü, imanın huzuru ve rahmete sarılan bir kalbin duası olarak görülür.
Eserin hattı, hattat Kenan Yüksel tarafından yazılmıştır. Üst bölümde yer alan altınlı fonda ince çiçek motifleri işlenmiş; cenneti, ilahi zarafeti ve kalpte açan huzur çiçeklerini simgelemiştir. Ana metnin çevresinde yer alan bitkisel kıvrımlar, renkli ve negatif hâtayi ve rûmi motifler, eserin estetik yapısını güçlendirirken aynı zamanda ilahi kudretin sonsuz düzenine görsel bir gönderme yapmaktadır.
Altın, lacivert, kırmızı ve yeşil tonların dengeli kullanımı, gökyüzü ile yeryüzü, kalp ile kelam, iman ile güzellik arasında kurulan manevi bağı simgeler. Her motif, bu ayetlerdeki dua ve teslimiyet duygusunu çevrelerken; izleyiciyi hem ilahi sözlerin büyüsüne hem de sanatsal bir düzenin huzuruna davet eder.
Muradi Divanı, Osmanlı Padişahı III. Murad’ın (1546–1595) “Muradi” mahlasıyla yazdığı şiirlerin toplandığı divandır. 16. yüzyılın sonlarında Osmanlı tahtında bulunan III. Murad, yalnızca bir padişah değil; aynı zamanda tasavvufi duyuşa sahip, zarif bir şair olarak tanınır. Onun şiirlerinde dünya hayatının faniliği, ilahi aşk, kul olmanın sorumluluğu sıkça işlenmiştir. Bu divanın baş sayfasında genellikle padişaha övgü niteliğinde metinler yer alırken, İlknur Dayoğlu bu bölüme Kur’an’dan bir dua yerleştirerek geçmişe saygı ile bugüne seslenen manevî bir tercih ortaya koymuştur.
Bu eser, yalnızca gözle değil; ruhla da okunur. Her kıvrımında dua, her çiçeğinde teslimiyet, her renk geçişinde umut gizlidir. Bakara Suresi’nin o derin duası, tezhip sanatı aracılığıyla zamansız bir yankıya dönüşür: Ve böylece İlknur Dayoğlu’nun fırçasından, duanın güzelliği ve sanatın sessiz secdesi doğar.